8- On Yıllık Zamanaşımı Süresi, İş Kazası Değil, Maluliyet Oranının Kesin Tespit Tarihinde Başlar. (Yargıtay HGK 2015/1349)

  • Oluşturulma Tarihi : 2019-05-05 23:40:17
  • Son Güncelleme: 2019-07-10 17:21:53
  • Yazar/Hazırlayan: Belirtilmemiş
  • Yükleyen: Ahmet Kılıç
  • Doküman No: 598051
  •    3825
  •    18
  •    1
  •    0
  •    https://isg.email/LZFM6j

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E.2013/2216, K.2015/1349, 15.05.2015

Yargıtay 21 HD E.2012/2315, K.2012/24421, 25.12.2012

 

Yargıtay Kararında Öne Çıkan Hususlar        :

 

ü  Zamanaşımı; alacak hakkının belli bir süre kullanılmaması yüzünden, dava edilebilme niteliğinden yoksun kalmasını ifade etmektedir. Sonucu alacak hakkına son verme değil, onu eksik borç haline getirme olarak ortaya çıkar.

 

ü  Zamanaşımına ilişkin düzenlemelerin temelinde; iddia edilen alacağın aradan uzun zaman geçmiş olmasına rağmen kullanılmaması karşısında borçlunun oldukça uzak geçmişte kalan bir borçtan doğabilecek ihtilaflara karşı korunması, kendi alacağına karşı uzun süre kayıtsız kalan kimsenin bu hakkının artık korunmaya layık olmadığını kabul etmiş sayılması yatmaktadır.

 

ü  Borçlar Kanunumuzda normal zamanaşımı süresi 10 yıl olarak kabul edilmiş, daha uzun ya da daha kısa sürelerin getirildiği özel hükümlerin saklı olduğu BK.nun 125. maddesinde belirtilmiştir.

 

ü  Zamanaşımı failin ve zararın öğrenildiği tarihten başlatılmalıdır. Zarar görenin zararı öğrenmesi demek, zararın varlığı, mahiyeti ve esaslı unsurları hakkında bir dava açma ve davanın gerekçelerini göstermeye elverişli bütün hal ve şartları öğrenmiş olması demektir.

 

ü  Vücut bütünlüğünün ihlalinden doğan zarar, ancak bakım ve tedavi sonucunda düzenlenen hekim raporuyla belirli bir açıklığa kavuşur.

 

ü  Bedensel zararın gelişim gösterdiği durumlarda zamanaşımına başlangıç olarak hastalık seyrinin yani gelişimin tamamlandığı tarihin esas alınması gerekir.

 

 

Olay Kısa Özeti      

Dava, 09.07.1997 tarihinde meydana gelen iş kazasında sağ kolunu dirseğine kadar basım makinesine kaptırması ile sürekli iş göremezliğe uğrayan sigortalının maddi ve manevi zararlarının giderilmesi istemine ilişkindir,

 

Davacı, iş kazası sonucu yaralandığını ileri sürerek Ankara 12 İş Mahkemesinde 17.05.2002 tarihinde maddi tazminat istemli dava açmıştır.

 

SGK tarafından verilen raporda iş göremezlik oranı %0 olarak belirtilmiştir. Ancak davacı tarafından yapılan itirazlar sonrası Adli Tıp Kurumunca verilen rapor Ankara 9. İş Mahkemesince onanmış; Yargıtay denetiminden geçerek kesinleşmiş ve sürekli iş göremezlik oranının % 20,2 olduğuna karar verilmiştir.

 

Bunun üzerine davacı Ankara 12 İş Mahkemesinde devam eden davada ek dava açmış; ilave maddi manevi tazminat talep etmiştir.

 

Davalı işveren ek davaya itiraz etmiş; hak talebi için 10 yıllık zaman aşımı süresinin dolduğunu iddia etmişse de mahkeme davacı işçi lehine karar vermiştir.

 

Temyizler sonucu dosya Yargıtay 21 HD’ne gitmiş, “olayda değişen ve gelişen bir durumun söz konusu olmadığı; yapılan tespitlerin 09.07.1997 tarihli kaza gününe ilişkin olduğu; açılan ek dava için zamanaşımı süresinin dolduğu” gerekçesi ile mahkeme kararını bozmuş ve dosyayı mahkemeye iade etmiştir. (Yargıtay 21 HD E.2012/2315, K.2012/24421, 25.12.2012)

 

Ancak Yargıtay 21 HD’nin bozma kararına karşı Ankara 12’nci İş Mahkemesi davacı işçi lehine verdiği kararda direnmiştir. Bunun üzerine dosya, İÇTİHAT oluşturulması maksadıyla Yargıtay Hukuk Genel Kuruluna (HGK) gönderilmiştir.

 

Uyuşmazlık bu tür davalarda B.K.’nun 125. maddesi gereğince uygulanmakta olan 10 yıllık zaman aşımı süresinin hangi tarihte başlatılması gerektiği noktasında toplanmaktadır.

 

Yargıtay HGK, “zamanaşımı süresinin başlangıç tarihinin, maluliyet oranının kesin olarak tespit edildiği tarih sayılması” gerektiğine karar vererek davacı işçi lehine Ankara 12’nci İş Mahkemesinin direnme kararını (zamanaşımı yönünden) onamıştır.