İş Sağlığı ve Güvenliği Kapsamında İdari, Adli, Cezai Müeyyideler

  • Oluşturulma Tarihi : 2019-05-10 13:29:09
  • Son Güncelleme: 2019-05-10 13:29:09
  • Yazar/Hazırlayan: Belirtilmemiş
  • Yükleyen: Yalçın KILIÇ
  • Doküman No: 908096
  •    1283
  •    56
  •    2
  •    0
  •    https://isg.email/YK1wf6

GİRİŞ

 

Afrika’da her sabah uyanan bir ceylan kendi kendine “Bugün hayatta kalabilmem için en yavaş koşan ceylan ben olmamalıyım” der. Aynı yerde yaşayan bir kaplan ise her sabah uyandığında, “Bugün hayatta kalabilmem için en yavaş koşan ceylandan daha hızlı koşmalıyım” der ve o günkü hedefler belirlenmiş olur.

Hızla globalleşen Dünya’da acımasız bir rekabet savaşı hüküm sürmektedir. Şirketlerin öncelikli hedefi bu savaştan galip çıkmaktır. Bu savaşı kazanmanın yolu ise, düşük maliyet, kaliteli üretim ve yüksek verimlilik kriterlerini şirketin vizyonu ile aynı noktada birleştirebilmekten geçmektedir. Bu kriterlere uymayan şirketlerin rakipleri ile rekabet etmeleri ve varlıklarını devam ettirebilmeleri düşünülemez.

İşte bu yüzden Toplam Kalite Yönetimi (TKY) Sistemi denen bir sistem doğmuştur. Bu sistemin amacı, olası hataların önceden tespit edilerek, zaman ve iş gücü kaybını asgari seviyede tutmak; bunu sağlarken de en düşük maliyetle en uygun üretimi sağlayabilmektir.

Artık günlük yaşantısı içerisinde kaliteyi bir yaşam felsefesi olarak benimseyen insanların sayısı hızla artmaktadır. İnsanlar için artık, sadece ürün ya da hizmetin kaliteli olup olmamasına bakılmıyor; aynı zamanda o firmanın çevreye ve insana olan yaklaşımı da önem kazanıyor. Dolayısıyla bu insanların ihtiyaçlarını karşılayabilmek için, gerek mal ve gerekse hizmet üretiminde kaliteden taviz vermemenin yanında, çevreye duyarlı olmak, çalışanlara gereken değeri vermek, kültürel ve sosyal faaliyetlerin içerisinde yer almak gerekmektedir.

İşte bütün bu arayışlar içerisinde, TKY Sisteminin uygulama ve geliştirme aşamalarında, bu sisteme bağlı olarak İş Sağlığı ve Güvenliği (İSG) Sistemi ortaya çıkmıştır. Günümüzde ise, TKY’den ayrılarak, başlı başına bir sistem ve hatta bir kültür olarak karşımıza çıkmaktadır.

İSG’nin bir diğer çıkış noktası ise, gittikçe gelişen insana değer ve insana saygı olgularıdır. Çünkü, İSG’nin merkezinde İNSAN yer alır.

 

O halde şunu net bir şekilde ifade edebiliriz: Günümüz şartlarında, insana verilen değer arttıkça ve uygun fiyata kaliteli üretim bir zorunluluk haline geldikçe, İSG doğmuş ve vazgeçilemez bir noktaya gelmiştir.

Çünkü çalışanlarıyla, çalışma ortamıyla, çalışma şartlarıyla, çevreye halk sağlığına duyarlılığı ile, ürün kalitesi ve fiyatı ile KALİTE BİR BÜTÜNDÜR.

Bu zincirin en önemli halkalarını oluşturan; çalışan, çalışma ortamı, çalışma şartları ve İnsana saygı; İş Sağlığı ve Güvenliğinin çalışma alanını oluşturmaktadır. Dolayısıyla, bir iş yerinde İş sağlığı ve Güvenliği kurallarına uyulmuyorsa o işyerinde düşük maliyetten, verimlilikten ve toplam kaliteden söz edilemez. Çünkü bir zincir, ancak en zayıf halkası kadar güçlüdür.

Unutmamalıdır ki, bir mıh,

Bir nal kaybettirir,

Bir nal, bir at kaybettirir,

Bir at, bir komutan kaybettirir,

Bir komutan, bir savaş kaybettirir,

Bir savaş, bir ülke kaybettirir,

Bütün bunlara sebep, sadece bir mıhtır.

Benzer şekilde, İSG kültürünün gereklerine uyulmadığı taktirde meydana gelebilecek ağır yaralanmalı ya da ölümle sonuçlanan olası bir iş kazası sebebi ile;

Bu kaza, çalışanlar üzerinde olumsuz etki yapacak, iş verimliliğini düşürecektir;

Kazadan sonra, yeniden iş başı yapılıncaya ve sistem yeniden başlatılıncaya kadar, zaman ve iş gücü kaybı yaşanacaktır;

İşveren maddi – manevi – destekten yoksun kalma – rücu gibi birçok tazminatları ödeme yükümlülüğü ile karşı karşıya kalabilecektir;

İşveren ve diğer sorumlular hakkında ceza davası açılabilecektir;

Bu konudaki yargı kararları incelendiğinde işverenlerin gerekli önlemleri almaması sebebi ile cezalandırılma yoluna gidilmelerine sıkça rastlanmaktadır.

İşte bütün bunların yaşanmaması ve işverenlerin proaktif yaklaşımlarla, kaza yaşanmadan önce tedbirini alabilmesi için, neler yapılması gerektiği konusunda bir ana kanun altında birçok yönetmelikler yayınlanmıştır. Bütün bu mevzuatlarda, olası iş kazalarının yaşanmaması için ne gibi tedbirler alınması gerektiği her türlü ayrıntısıyla açıklanmış; bu konuda işverenlerin yükümlülüklerinin neler olduğu ortaya konulmuş; bu yükümlülüklere uyulmadığı taktirde ne gibi cezai yaptırımlarla karşılaşılacağı sıralanmıştır.

İSG konusunda yayınlanan bu ana kanun, 6331 s. İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunudur. [1] Konu hakkında yayınlanan belli başlı bazı yönetmeliklerin listesi ise EK-1’de yer almaktadır.

Biz de bu tezimizde, iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması konusunda yükümlülükleri olan kişileri; bu kişilerin ne gibi yükümlülükleri olduğunu; bu yükümlülüklerin gereği yerine getirilmediği taktirde ne gibi yaptırılmalarla karşılaşılabileceğini izah etmeye çalıştık.

İSG bütün disiplinleri kapsayan multidisipliner bir kavramdır. İş kazaları ve meslek hastalıkları ise, her alanda yaşabileceğinden, konunun daha iyi anlaşılabilmesi maksadıyla, ilk olarak, çok genel anlamıyla ve oldukça özet bir şekilde İSG’nin temel kavramlarına ve İSG’nin tarihçesine yer verdik.

İnşaat sektörü, ülkemizde iş kazalarının en sık yaşandığı ve yaşanan kazaların ölümle sonuçlanma oranının en yüksek olduğu sektörlerin başında gelmektedir. Bu sebeple de, tezimizin asıl odaklanacağı alanı ve konusunu belirlerken, mevzuatta ÇOK TEHLİKELİ sınıfta geçen İNŞAAT SEKTÖRÜ’nü seçtik.

Ancak şunu da unutmamak gerekir ki, motivasyonu cezadan daha fazla ödül arttırır. İSG’nin asıl amacı, işverenleri cezalandırmak değil, onların maddi-manevi yükümlülüklerle karşılaşmadan her alandaki kalite standartlarını yükseltmektir. İSG ile ulaşılmak istenen nokta iş kazaları ve meslek hastalıklarının önlenmesidir. Bu maksatla alınacak her türlü tedbir, işçiler üzerinde kendilerine değer verildiği hissi uyandıracak; motivasyonlarını arttıracak; işyerine karşı aidiyet duygularını geliştirecek; bu da işin kalite ve verimini olumlu etkileyecektir.