Nükleer Güç Santralleri ve Ülkemiz

  • Oluşturulma Tarihi : 2019-08-09 22:13:11
  • Son Güncelleme: 2019-08-09 22:13:11
  • Yazar/Hazırlayan: Prof. Dr. Meral Eral
  • Yükleyen: Ersoy İnce
  • Doküman No: 550909
  •    264
  •    6
  •    1
  •    0
  •    https://isg.email/L9WX6w

Kaza ve sağlık riski: Nükleer santraller tüm insan yapısı araç ve tesislerde olduğu gibi toplum sağlığı açısından risk taşırlar. Önemli olan bu riskin diğer enerji sistemlerindeki risklerden önemli olup olmadığıdır. Nükleer santraller hayali en kötü kaza koşullarına göre tasarlanırlar. Değişmeyen felsefe, en kötü kaza durumunda bile çevreye radyoaktif maddelerin sızmasına engel olmaktır. 


Nükleer Enerjinin Alternatif Kullanım Alanları: Nükleer güç santrallerinden elde edilecek ısı enerjisi kullanımı; ev, seraların ısıtılması ve hidrojen üretimi ile sınırlı olmayıp pek çok endüstriyel uygulama alanı bulmaktadır. Ayrıca, nükleer kaynaklı ısı enerjisi kullanılarak, deniz suyunun tuzdan arındırılmasına yönelik uygulamalar ve tasarımlar da mevcuttur. Endüstrinin ihtiyaç duyduğu proses ısısının nükleer reaktörlerden karşılanması, gelecekte en az elektrik üretimi kadar önemli olacaktır. Petrol rafinasyonu ve gelişmiş petrol elde etme yöntemi, kömür saflaştırması, çelik endüstrisi ve diğer kimya alanları bu uygulamalara örnektir. 


Nükleer atıklar; nükleer yakıt çevrimi aşamalarında, madencilik, yakıt üretimi, reaktör işletmesi, kullanılmış yakıtlar ve reaktörün sökülmesi sırasında ortaya çıkmaktadır. Nükleer atıklar genel olarak; düşük, orta ve yüksek seviyeli atıklar olarak sınıflandırılmaktadır. Nükleer atık, radyoaktivitesi ile sorun oluşturmaktadır. Nükleer atıklarda iki husus önemli olup birincisi, nükleer atıkların radyoaktivitesinin zamanla azalmasıdır. Yanmış yakıtların depolama havuzlarında 10 yıl bekletilmesi ile radyoaktiviteleri %1’e düşmektedir. İkinci önemli husus ise, NGS atıklarının miktarının az olmasıdır. 15 nükleer santral (30 yıl çalışma) atığı, bir olimpik yüzme havuzunu dolduracak kadardır. Bir NGS atığı aynı güçteki kömür santraline göre hacimce 70 – 80 milyon, kütlece 300 bin kez daha azdır. 


Ülkemizde, doğalgazın %98’i, petrolün %92’si ve kömürün %30’u ithal edilmekte olup enerji ithal bağımlılığımız %72’dir. Enerji kaynaklarımızın kısıtlı olması ve dışa bağımlı olmamıza rağmen, enerji talebimiz, yıllık ortalama %7-8 oranında sürekli artmaktadır. Ülkemiz elektrik talebi artışında; Avrupa’da birinci, Dünyada Çin’den sonra ikinci sıradadır. Ülkemiz için nükleer enerji; enerji arz güvenliğinin sağlanması, enerjide dışa bağımlılığımızın azaltılması, kaynak çeşitliliğinin arttırılması ve cari açığımızın azaltılması açısından büyük önem taşımaktadır. NGS’ler sürdürülebilir enerji stratejilerinde, her an kullanıma hazır olmaları, rekabet edebilir elektrik enerjisi fiyatları, baz yük santrali olmaları ve sürekli enerji elde edilebilirlikleri ile büyük öneme sahiptir.